29 Ocak 2011 Cumartesi

her güne bir yemek, nadir kitap nasıl bulunur

Yıllardır takip ettiğim yemek yazarı Tijen İnaltongun blogunda değişik bir yazıya rastladım geçen ay.
Düzenlediği yemek kursundaki reçeteleri blogunda paylaşmasını isteyen bir okuruna cevaben yazdığı bu satırlar benim de uzun süren bir uykudan uyanmama yardım etti.
Ne kadar alışmışız bedavaya. Özellikle de bilginin bedavasına.
Oysa en kıymetlisi bilgi.
Para vermeden alınan hiçbir hizmetin değeri yoktur diyen ben bile, yıllarca hiçbir bedel ödemeden bilgi almışım Tijen İnaltong'tan.
Bunun üzerine kollarımı utançla sıvadım ve başladım başyapıtı Her Güne Bir Yemek kitabını aramaya.
Ne yazık ki çaldığım her kapı kitabın tükendiği cevabıyla yüzüme kapandı.
Yapı Kredi Yayınlarından gelen, evet kitabın baskısı tükendi, en iyisi ikinci el kitapçıları deneyin postasıyla ümidim tükenmişti..
Küçük kızıma kitap ararken bulduğum Nadir Kitap'ta Her Güne Bir Yemek çıktı karşıma.
Hemen siparişimi verdim. İki gün içinde de kitabıma kavuştum.
Ne çok şey kaçırmışım diye hayıflanmadan geç kavuştuğum kitabımın tadını çıkarmaya başladım..

23 Ocak 2011 Pazar

hastalıklar ve modern tıp

Herkes gibi biz de hastalıklardan nasibimiz aldık.
Çocuklarım değil kocam hasta..
Hangisi daha kötü bilmiyorum.
Tabi kocamın hastalığı pekçok soruyu da beraberinde getirdi.
Son beş aydır vejeteryan olmasının,  bu kadar şiddetli bir gribe yakalanmasında bir payı var mıdır.
Okuduk düşündük sorduk soruşturduk her zamanki gibi.
Grip ne kadar ağır olsa da iki gün süründürdü. İki gün sonunda parasetemollerin de maharetiyle, basit bir üst solunum  yolu enfeksyonu seyrine geçti.
Kızların sürekli tıkanan burnu, bizim geçmeyen üst solunum yolu enfeksyonlarımız, kocamın lustrali benim tekrarlayan egzama sorunum..
Sonuç bizim de artık bir homeopatımız var. Uzun zamandır araştırdığım, Avrupa ve İngiltere'de yaşayan tanıdıklardan duyduğum homeopati ile kısmetse Şubat başında tanışacağız.

4 Ocak 2011 Salı

evimin önü ispark

Dün evin önüne parkederken  daha önce buralarda görmediğim orta yaşlı  bir adam yanıma yaklaşıp, benden otopark ücreti istedi.
Yok dedim şu apartmanda oturuyorum.
Bu bazen olur.
Yeni otopark görevlileri geldiğinde, ilk karşılaşmamızda biz hane sahiplerinden de ücret isterler. 
Ancak biz evimizin önüne parketmek için ücret ödemeyiz, bize gelen misafirler de..
Şimdi işler değişti.
Çünkü artık İspark devralmış buralardaki otopark işini.
Evinin önüne arabanı bırakmak için para ödemek medeniyet adına bir ilerleme mi yoksa soygun mu?
Henüz karar veremedim. Biraz düşünüp okuyacağım.. Ve tabi ki hukukçu dostların da yorumlarını dinleyeceğim.