11 Kasım 2010 Perşembe

büyüme atakları

Bu iki kelimeyi ilk Nevra iki ya da üç aylıkken duymuştum.
O hafta uyku düzeni bozulmuş, sürekli memede kalmak istemiş ve normalden daha fazla kucakta kalmaya ihtiyaç duymuştu.
Daha sonraları çocuğumun kazandığı her yeni becerinin onu yorması sonucunda bu tip ataklar yaşadığımızı bilmek beni bir nebze de olsa  rahatlattı.
Herkesin sürekli söylediği gibi ikinci de işler daha kolay. Rana büyüme ataklarını geçirirken ortaya çıkacak sonucu bilmek beni öyle mutlu ediyor ki..
Sanki yeni bir esere imza atmış bir sanatçı gibi koltuklarım kabarıyor.
Kızım bugün itibarıyla otuzbir haftalık. Aynı ablası gibi otuzuncu haftasının başında yani  Kasımın üçüncü günü sürünmeye başladı. Aynı zamanda gel gel sesleri çıkarıp eliyle istediği objeleri çağırmayı keşfetti.
Ev halkından ve oyundan ayrılmanın eğlenceli birşey olmadığına karar verdi.
Tüm bu büyüme basamaklarının sonucu olarak iki gün boyunca öğlenleri sadece kucakta uyudu, geceleri iki saatte bir uyandı.

Herşeye rağmen çocuğumun büyüme ataklarını seviyorum.

8 Kasım 2010 Pazartesi

ışığımı takip et anne

Bugün Alman Konsolosluğunda düzenlenen geleneksel St Martin yürüyüşüne katıldık.
Hamile olmadığım için geçen senekinden çok daha kolaydı benim için..
Geçen hafta hazırladığımız fenerlerimizi yakıp, karanlıkta ağaçların ve Laterna şarkılarının arasında yürüdük.
Yürüyüşümüz bitince geleneksel çöreğimizi yedik.
Benim için biraz hüzünlüydü bu sene, son Laternamızdı ne de olsa..
Kızım bana ışığımı takip et anne dediğinde gözlerim doldu.
Henüz bilmiyor ama onun ışığı olmasa hayat bu kadar aydınlık olmazdı benim için.

5 Kasım 2010 Cuma

hangi çocuk daha mutlu?

Bugün arabada radyo dinlerken duydum.
Daha mutlu çocuklar için birşeyler yapmak isteyen bir grup insan..
Çocuklar nasıl daha mutlu olur?
Daha fazla oyuncak?
Daha fazla giysi?
Daha fazla yemek?

Çok fazla oyuncağın çocukta stres yarattığını duymuş muydunuz?
Evet odasının içinde, her biri çocuğun ilgisini bekleyen bir yığın oyuncak çocukta stres yaratırmış.
Fazla giysi ve yiyecek de ben de stres yaratıyor.
Dün Nevranın okulunda fener yaptık. Bazı aileler oturup feneri kendileri yaptı, kimileri de fener yapımına ilgisiz kalan çocuklarına eleştiriler yöneltti.

Fazla yapıştırıcı sürdün, yamuk kestin, renkler uyumsuz..
Kimileri de yapıştırıcıyı süremeyen, kağıdı iyi kesemeyen, renkleri seçmek istemeyen çocuklarına ilgilerini çekecek birşeyler yaptırmaya çalıştılar.
Hekesin doğrusu yanlışı hayattan beklentisi, çocuğu için hayal ettiği gelecek farklı mutlaka.
Mutlu çocukluk tanımı ise çok basit.
Hayatını kendi kapasitesi ve ilgi alanı doğrultusunda özgürce keşfetme şansı verilen , anne ve babası tarafından koşulsuz sevildiğini ve sevileceğini hisseden çocuk mutludur.
Daha fazlasına gerek yok bence.

2 Kasım 2010 Salı

anne arkadaşlarım

Hayatın değişik dönemlerimden toplama bir sürü arkadaş vardır.
Okul, mahalle, yolculuk, iş vb.
Hayatımın yeni sosyal rolü anneliğimden, bir sürü anne arkadaşım var.
Anne arkadaşlar biraz farklı.
Sanırım asker arkadaşı gibiler.
Hayatının en zorlu ve aynı zamanda keyifli döneminde birbirine destek olmak, küçük bir canlının gün içindeki mide ve bağırsak haraketlerini, yürümesini kalkmasını uyumasını konuşabilmek nedendir bilinmez bir anne için çok rahatlatıcı.
Anne arkadaşlar dertleşmek için birebirdir.
Anne arkadaşlar birbirinden çok şey öğrenir.
Çocuklar biraz daha büyüyünce, onlar oynarken anne arkadaşlar birşeyler içer ve sohpet eder.
Benim anne arkadaşlarımın bir kısmı eski okulumuzdan bir kısmı da internetten.
Daha yüzlerini bile görmemişken evlerine ziyarete gitmemiz babamız için biraz kabullenilmesi zor bir davranıştı.
Ben biraz daha ileri gidip,başka bir şehirde yaşayan yüzünü hiç görmediğim, bir anne arkadaşa, kızım henüz ikibuçuk yaşındayken bir trene binip gittim.
Eşime gideceğimi söylediğimde, neden diye sormuştu.
Bu defa yedi aylık ve dört yaşındaki kızım ve Gülnora ile birlikte gittik.
Hem de yirmidört saatliğine.
Bu kez babamız neden demedi.
Gidin, gitmek güzeldir dedi.
Gerçekten de bazen evde oturmaktan daha kolay oluyor çocuklarla dışarıda olmak.
Biz trenle beş saat gittik beş saat geldik.
Dediğim gibi bir günlüğüne.
Herşeye değdi
Gitmek güzeldir.

31 Ekim 2010 Pazar

oto şov 2010

Geçen hafta,  hiç üşenmeden Üsküdardaki evimizden kalkıp oto şov 2010'a gittik.
Normal şartlar altında Hareme bile giderken trafik diye söylenen eşim çok kıymetli ikibuçuk saatimizi trafiğe hediye etti.
Amacımız büyüyen ailemize ve şehir dışına taşımayı planladığımız yeni hayatımıza uygun yedi kişilik bir aile arabasını gözümüze kestirebilmekti..
Bir kez daha anladım hayatında İstanbul trafiği olmadan yaşamanın ne büyük bir lüks olduğunu.
Büfeye ulaşıp tost bile alamadığım yoğun yağmur eşliğinde feribot beklerken, çalışan anne olmanın ne kadar zor olduğunu düşündüm.
Eve vardığımda küçük bebeğimi kucağıma alacak, büyük kızımla faaliyet yapacak halim kalmamıştı.

27 Ekim 2010 Çarşamba

nevra ne olsun 2

Nevra yemek yemekten yetişkinler gibi zevk alan bir çocuktur.
Bunun nedeni onu hiç zorla bulamaçlarla beslememiş olmam mı bilmiyorum.
Benim kızım güzel pişirilmiş bir balığı pirzolayı yanında sirkeli baharatlı bir salatayla seve seve yer.
Kalabalık sofraların, doğumgünü partilerinin, annesinin arkadaşlarıyla gidilen kahve dükkanlarının müdavimidir.
Akşam yemeklerinde gününün nasıl geçtiğini anlatmaktan, babasıyla beraber sofraya oturmaktan çok zevk alır.
Geçen akşam yine keyifli bir akşam yemeği esnasında, en sevdiği şeyi yani yoğurdu kendi kasesine alırken, bundan başka kimse yiyecek mi, hepsini alabilir miyim, diye sordu.
Eğilip sarıldım ve öptüm ne kadar güzel bir davranış başkalarını düşünmen dedim. Sen böyle yapmıştın daha önce, senden öğrendim dedi.
Daha ne söyleyebilirim..
Nevra kendisinde fazla yokken bile paylaşmayı becerebilecek kadar cömert , kendisini kullanmak isteyebilecek insanların kokusunu da metrelerce öteden alabilecek kadar uyanık olsun.

öğretmen eğitimi

Çocuklara İngilizce Dil Eğitimi Sertifikası 1
Bugün ikinci dersine katıldım.
14 kişi hepsi değişik amaçlarla aynı sıralara oturmuş.
Yabancılar öğrettikleri okuldaki varlıklarını meşrulaştırmak için gelmişler.
Yanımdaki kız Nevra için düşündüğüm okullardan birinde, bir diğeri listemdeki başka bir okulda.
Türklerden de iddialı okullarda öğretenler de var, kırkbeş kişilik devlet okullarında da..
Ben mi niye ordayım?
Benim birden çok nedenim var aslında
yıllardır uzak kaldığım sınıf hasretimi biraz olsun gidermek
anneliğimle öğretmenliğimi sentezlemek
ilerde kendi yerimde kendim öğretebilmek

Günün en haraketli saatlerinde evden uzakta olmak baba, yardımcı ve bazen de büyük anneleri biraz yoruyor ama ben halkın arasına karışıp, yağmurda motoru yakalamaya çalışırken yaşadığımı tekrar hissedip, monotonluktan uzaklaşmanın neşesiyle beni iskeleden alan eşimin boynuna sevgiliymişiz gibi sarılabiliyorum.
Ona göre zaten sevgili değil miyiz ki?